“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.” Direnmek neşe verir.

3 Temmuz 2014 Perşembe

Gecenin dördü. Çadırdalar. Seslere uyandı. İki ihtimal var. Ya bir hayvan çadıra saldırıyor ya da bu hayvan oradan geçerken kazara çadıra çarptı, korktu, türlü seslerle korkusunu dışa vuruyor. Hayvanlar belki de. Kaç taneler? İyi misin diye soruyor yanında yatan kadına, korktun mu? Erkek kadına soruyor. Erkek. İki gün önce cinsiyetçiliği eleştiren bir makalesi yayımlanmıştı oysa. Çocuklar iyi misiniz diyor bir ses. Ahmet abi’nin güven veren sesi. Mücadeleden gelmiş, hapishanelerde yatmış, mala mülke yüz çevirmiş bir ses bu. İyiyiz diyor, o da iyi.
Tuhaf bir yer burası. Issız. Hep doğada olmak istediğini sandı. En azından öğrencilik hayatı boyunca. Oysa şimdi görüyor ki güvenlik istiyor o. Güvende olmak. Yoksa düşünemiyor. Hayatta kalmakla yetinmek, henüz değil. Henüz o kadar alçaklara inemedi gönül.
Sabah oldu. Nihayet hayattalar. Ne olabilirdi ki hem, en fazla ne olabilirdi. Ahmet abi kahvaltı hazırlamış. Hafif bir tebessüm. Hayvanları uzaklaştırmak için çıkardığı tuhaf sesleri duydu elbette. Kadınının yanında erkeği küçük düşürmeyecek. Burada diyor tilki oluyor bazen. Olur böyle şeyler. Sen diyor bağırınca öyle kaçmıştır zaten onlar.
Ahmet abi dışarda yatıyor. Genç çift çadırlarında. Hayvansever diyor Ahmet abi onlara. İlk geldiklerinde örgütlü müsünüz diye sordu gençlere. Gençlerden erkek olan yani solcuyuz tabi de şimdi örgüt olayı falan derken dinlemez oldu onları. Anlaşıldı, politik değilsiniz siz. Et ikram etti de sonra her şey aydınlandı. İyi çocuklar bunlar, et yemeyen hayvanseverler.
Tuhaf bir yer burası. Ortak politik geçmişe sahip insanlar geliyor sürekli. Gençleri onlarla tanıştırıyor Ahmet abi. Çok tatlı çocuklar. Hayvansever bunlar. Erol abi de seviyor gençleri. Su getirmiş, temiz. Elektrik yok, su yok ne işiniz var sizin burada diyor. Beleşçiler sizi. Bir küfür savuruyor sonra. Şakasına. Şakasına ama cinsiyetçi. Bizimki uyaracak oluyor onu, vaz geçiyor.
Deniz. Kadın pilates yapıyor. Abilerin gözü hafiften kayıyor mu ne? E olsun ne kötülük var bunda. Onların da artık ilgilerini çeken tek şey genç kadınlar belki. Kızım diyorlar hitap ederken ama, o kızım başka bir kızım mı ne? Ya da bizimkine öyle geliyor. Hep romanlardan oluyor bunlar. Edebiyat tarihinin yarısı genç kadınlara kapılan yaşlı erkekleri anlatıyor. Kadın gülümsüyor bütün erkeklere, bütün dünyaya gülümsüyor. Bir kuş konuyor yanına, ona bakıyor. Şimdi eline beyaz bir örümcek almış. Şaşkınlıkla getirmiş erkeklere gösteriyor. Hapishanede çok olurdu onlardan diyor yaşlı erkeklerden birisi, genç erkeğe dönüyor, sen bilmezsin.
Rakı masası. Kağıt oynanıyor bir yandan. İki kadın daha var şimdi. Genç erkek biraz rahatladı. Erkek. Kadınlar da hapishanede yatmışlar. Erkekler anlatıyor. Biz diyor nelerimizi verdik bu ülkeye, ama hiç de pişman değilim. Erkekler anlatıyor. Kadınlar gülümsüyor.
Alkol tüketimi arttıkça erkekler daha çok konuşuyor. Bu kadar mı aynı olur her şey. Çocukluğunda da böyleydi. Sarhoş olan erkekler, onları idare eden kadınlar. Gezi diyor, gezide, ben var ya, en öndeydim ha. Parmağını genç erkeğe çeviryor, kadınlar erkeklerden çok daha cesurdu.
Dünkü olaya mı gönderme yapıyor. N’apsaydım, çadırdan çıkıp hayvanla mı boğuşsaydım. Napsaydım. Genç kadın erkeğin elini tutuyor. Kadınlar barışı sağlıyor, erkekler savaşmak üzere.
Anılar yarışıyor şimdi. Üç kadın ve genç erkek bir ömre bu kadar anının sığmayacağının farkında. Bu iki yaşlı erkek on kişilik hayat yaşamış gibiler. Ama kimse sesini çıkarmıyor. Hapishanede, dağlarda geçen bir ömrün sonunda kendi anılarına arkadaşlarının anılarını da katmışlar çok mu? Kamulaştırmışlar anıları. Hem hepimiz hep yaparız bunu diyor genç erkek genç kadının kulağına eğilerek, başkalarının yaşadıklarını kendimiz yaşamış gibi anlatırız, tuhaf bir keyif alırız bunu yapmaktan.
İki çift erkek gözü onun üzerinde şimdi. Bir şey varsa hepimiz duyalım diyorlar. Yok öyle rakı masasında kulaktan kulağa. Silah taşımış, tünel kazmış sesler. Sert, mesafeli şimdi. Yine kadınlar devrede. Bırak diyor adamlardan biri, sen mi öğreteceksin bana insanlığın ne olduğunu, ben kurban olurum onlara.
Yine yatma vakti. Yine korku. Bu gece neler olacak çadırda? Kadın yatıp uyuyor hemen. Üç kişi kaldılar yine. Ahmet abi dışarıda uyuyor. 10 sene hapishanede yatan nerde yatmaz ki? Bizimkinin gözüne uyku girmiyor. Kalbinin sesini kadını duymasa diye dua ediyor. Erkek. Yaşamayı bu kadar sevdiğini bilmezdi hiç.
Elektrik yok, su yok. Sabaha kadar gözlerini çadıra dikti. Uyumadı. Gün ışıyınca uyuyakalmış belli ki. Kalktığında kadın yok yanında. Çadırdan çıkıyor. Kadın sahilde yoga yapıyor. Yanında iki kedi var. Gece çadıra çarpan kediler bunlar. Ahmet abi kahvaltı hazırlamış. Gelin güzeller diyor, çay da demledim.