“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.” Direnmek neşe verir.

22 Ağustos 2014 Cuma

burada da bulunsun, 1 ay önce yazdı idim:

Sis. Pus. Üç gündür kapalı hava. Dağın başı. İnanması zor ama internet kafe var burada. Hoşgeldin hocam, masan boş. Hocam diyorlar ona. Kırklarının başında. Bekar olduğu için huylanıyorlar biraz ama hocadır sonuçta. Hoca hocadır. Kafenin sahibi çok saygılı hocasına. Buyrun hocam minder de koydum sandalyenize. Hocası biraz sinirli bugün. Musluk bozulmuştu evde. Muslukçu bulmalı. Televizyonda cemaate operasyon haberleri. Hep kürtlerin başının altından çıkıyor bunlar diyor muslukçu, Gül de ermeniymiş zaten. Lastiği gevşemiş hocam diyor değişmesi lazım. Kürtler gevşetmiş olmasın diyor hoca. Muslukçu gülüyor, evet hocam sabotaj olabilir. Hoca gülmüyor.
Oturdu masasına. Ramazan ayındalar. İşletmeci gizliden su getiriyor. Göz kırpıyor. Suç ortaklığı yakınlaştırıyor onları. Suç ortaklığı ve dedikodu. Dedikodu soluduğumuz hava gibi burada. Kasabalar küçüldükçe dedikodu artıyor. Elektrik gidiyor birden. İşletmeci telefonda gürlüyor. Ben buraya internet hizmeti getirmişim siz bana zarar ettiriyorsunuz. Adı ne bu çocuğun? Ahmet. Sinsi herif. Çocuklar doğada gezip tozacaktı oysa. İnternet kafesine kapatmış onları. Sırtlarından para kazanıyor. Hoca böyle geçiriyor içinden.
Elektrikler geliyor tekrar. Yarım saatlik aç diyor bir çocuk. Şu strateji oyunlarından birini oynuyor. Bir başkası milliyet.com.tr'de fotoğraflara bakıyor. Kahveden ekmeleddin sesleri geliyor. Bir adam dalga geçiyor diğeriyle, sen şimdi demirtaş'a da verirsin. Sinirleniyor diğeri. Adam gibi konuş. Adam gibi şaka yap.
Mehmet. Meraklı. Hocam diyor yine neler okuyorsun. İnternet kafede saatlerce okuyorsun hocam. Oku oku nereye kadar. Gülüyor. Ahmet, Mehmet. Kurmaca bir anadolu kasabası. Her zaman hiç işte diye geçiştirirdi. Bu defa anlatmaya karar veriyor. Hoca değil mi anlatacak tabi. Bir örgüt, seks işçilerini dövmüş diyor. Bir süredir bu konu tartışılıyor. Gerçi bugün başka bi açıklama daha yapmışlar ama... Mehmet kıprdanmaya başlıyor. Yan masadan bi öksürük sesi geliyor. Hocası anlatırken yarım saatlik oturan çocuğun süresi bitiyor. Arka masadan kalkan bir genç herhalde yanlışlıkla Mehmet'e çarpıyor. Ben kalkayım hocam diyor Mehmet, iftar saatidir. Yanlışlıkla çarpan çocuk Ahmet'le sessizce birşeyler konuşuyor. Hocaya bakıyorlar. Hoca yeni tartışmalara göz atıp kalkıyor. 5 lira bırakıyor, üzerini almaz hiç. 2 lira para üzeri veriyor Ahmet. Hocam diyor, şu yukarıda daha büyük bir internet kafe var, orada daha rahat edersin. Yani bundan sonra. Yanlış anlama.
Hoca dışarı çıkıyor. Ezan okunuyor. Bir grup çocuk koşarak geçiyor önünden. En arkada en küçükleri. Yetişemiyor diğerlerine. Düşüyor. Ağlıyor. Burnu kanamış, sümük ve kan birbirine karışmış. Hoca kucağına alacak oluyor çocuğu, çocuk itiyor onu, küfrediyor. Kuzeni hocayı görüyor. Ya diyor sen napıyorsun çingene onlar, yörük. Ekmek almış, sıcacık. Gel diyor masa hazır, babam kuzu kestirdi senin için.