“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.” Direnmek neşe verir.

13 Eylül 2017 Çarşamba

bilgisayarının başına oturuyorsun. konuşamadığın için yazacaksın. konuşurken sen, karşındaki kişi kendi söyleyeceklerini düşündüğü için konuşamadın, buraya yazacaksın. bu aralar okuduğun yazara öykünerek yazacaksın. biliyorsun.

içinden cevaplar verdin, konuştun ama duyulmadı, bi hırıltı bi mırıltı seninki, karşındaki kişi konuşmadığını düşünüyor.

konuşsan ne söyleyecektin. şimdi sen de bilmiyorsun.

yazamıyorsun.

zorluyorsun kendini. en azından rahatlarsın biraz. rahatlat kendini. anlat. ben diyebiliyorsun, senin sandığın kişi değilim. kim olduğumu bilmesem de senin sandığın kişi değilim. bir kişi bile değilim. sen de değilsin aslında. evet sen de olduğunu sandığın kişi değilsin.

bunlar değil söylemek istediklerin. bu cümleler değil. konuşamıyorsun. sanki söylenecek hiçbir şey kalmamış. olmuyor diyorsun. olmuyor demek riskli geliyor sana, geride bırakmak istiyorsun çünkü. kapı kilitlensin, defter kapansın, tren kaçmış olsun. olmuyor der demez gözünün içine bakıyor. eyvah diye geçiriyorsun içinden. olmadı diyemeden sen, gözlerimin içine bak diyor sana. gözlerinin içine bakamıyorsun. olmadı işte diyorsun bu defa ama içine, içinden ya da. ya da bi inleme bu. bedeninin ağırlığını taşıyamaz hale geliyorsun. kafan büyük boynun ince. boynun çok ince. gözlerimin içine bak diyor. sanki bu sahneyi daha önce de yaşadın sen. birden fazla hem de. artık bu oyunu oynamak istemiyorsun.