blog
neden en çok burdan anlıyorsun beni? ben düz yazı mıyım, beyaz üzerine siyah punto muyum ben, bir kaç bin baloncuk muyum sen için? saçlarım da güzel oysa.
tanıyor olabileceğin kişiler
burada her fırsatta seni karşıma çıkaran sosyal medya, aramızdaki ilişkiyi imkansız hale de getiriyor aynı zamanda. tanıyor olabileceğimi sürekli görüyor olmak, tanışma ihtiyacını ortadan kaldırıyor.
arzu
tatmin olması böyle ikircikli işte. tanıyor olma ihtimalinin hatırlatılması bile arzuyu doyurabiliyor. elbette bir süreliğine.
süre
bir kahvaltı süresi neden esirgenir bir insandan. zaten kahvaltı yapacaksan, birlikte yapardık işte. bu işte bi bit yeniği aramamak budalalık olurdu, hiç dostoyevski okumamışlık olurdu.
sevgili
görüşecek olmamıza nasıl engel olabilir ki uğraşların -eğer o uğraşları birlikteyken de yapabileceksen. sen yanımda duraydın, ya da sen duraydın ben yanına geleydim: sen okurdun, ben de işte okurdum dururdum falan.
gurur
şimdi seni aramama engel olan, ve yarın da aramama engel olacak olan şey.
cool
başımıza bela bir havalılık hali. yara almamak için saydam bir zırh kuşanma.
ben
karşılıklı çekirdek çitliyormuşuz. benim dudağımın kenarına kabuk yapışmış ama bir yandan çok ciddi şeyler anlatıyorum. kafka falan anlatıyorum. sen bir türlü araya giremiyorsun, hem gülesin geliyor. sen öyle güzel gülüyorsun.
kapıda
bir on yıl kaçtıktan sonra ilişkilerden, çok-eşlilik - özgür aşk - serbestlik üzerine uzun vaazlar verdikten sonra, kalplerini kırdıktan sonra bir çok kadının, şimdi bu yol ayrımında, bir karar aldıktan sonra.. bütün bunlardan sonra on yıl önceki halinle karşılaşmak... şimdi kapıdan geçip gitmek istiyorsun ama ı-ıh.. yanlış zamanlama bayım.
uygunsuzluk
iyi ve kötünün ötesinde, iyi ile iyinin karşılaşamaması.. örneğin bir martı ile bir kedi sevebilirler birbirlerini ama sevgili olamazlar.. ve bunun hiç bir oluru yok. üstelik kötü de değil. iyilik de çıkmaz bundan.
hamlet
makyaj yapmıyor olman öyle hoşuma gidiyor ki. kokun bir de. kokunu alıp burnumun ucunda, seni alıp cebimde gezdiresim.
musibet
bir musibet bin nasihatten iyiymiş.
elveda
erken bir veda bu. sana değil. kafamda kurduğum ya da kalbimde beliren (evet bana kalırsa bunların ikisi de bir benim için) şeyden vazgeçiyorum.
kişilik
söylemiştim sana sevgili. kişiliklerimiz heykel misali, vazgeçerek bazı parçalarımızdan bir şekle şemale bürünüyoruz. sayende kim olduğumu daha iyi anladım.
elveda
elveda açıklık, yaşasın kinizm.