“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.” Direnmek neşe verir.

25 Şubat 2013 Pazartesi

ufacık tefecik maddi cisimlerden evrimleşip ne ara rasyonel tarzda örgütlenmiş cemaatlere dönüştük, ne ara rekabeti, kıskançlığı, intikamı öğrendik ola.. tek değil bir olduğumuzu ne ara unuttuk. ilk kıskanç kimdi mesela? ilk mülkiyeti kim edindi.. yabancılaşma derken metaforik konuşmuyordun marxım benim. beyin ne ara böyle karmaşıklaştı da sadece yönünü belirleyebilen tek hücrelilerden bu çok hücreliler oluştu.. ne ara aşkın olduğumuzu, doğanın üstünde olduğumuzu iddia eder olduk ola.. ilk kibirli kimdi mesela.. ilk vefasızlığı kim yaptı.. ilişkiselliği ne zaman unuttuk. ben senim aslında dediğimde neden metafor gibi geliyor sana. ben düşünüyorum dediğimde düşünce eyleminin beynimde gerçekleştiğini kast etmiyor muyum aslında. öznesiz olduğumuzu ne zaman unuttuk? ağaçtan farkı olduğunu ilk kim dile getirdi? güneşe yüzünü dönen bir çiçekten daha fazla irade sahibi olduğunu ilk kim söyledi? ben hegel'i tekrar hatırlamalıyız desem kaç solcu beni dar ağacına gönderir ola.. düşüncelerden, kavramlardan, isimlerden ne zaman kurtulur insan.. kendi düşüncesini oluşturduğunda! kendi düşüncesi var mı insanın? kendi iradesiyle annesinden süt emen var mı dünyada? kendi iradesiyle gören, sindiren, boşaltan var mı? bu kibir nerden gelir öyleyse?
belki de konumlanmak için en değerli bakış açısı var oluşun metafizik ufku yolunda 'bir hırka bir lokma' yol almak.
ben herkesten ve her şeyden sorumluyum.
ben senden sorumluyum.
cesaret..