“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.” Direnmek neşe verir.

10 Kasım 2012 Cumartesi

beşiktaş sokaklarında..
gecenin bilmem kaçında..
bir sarı taksiden bir sarı kapı sesi duyuldu..
pencereler açıldı farklı apartmanların farklı katlarından..
kutu kutu meraklı insanlar baktı pencerelerinden sokağa:
bir hayat kadını bindi taksiye.
bütün mahalleli ayıpladı onu.
cık cık sesleriye..
kim bilir hangi gönlü, geçici bir süreliğine, gelip geçici bir miktar para için hoş etmişti..
taksinin kapısı kapandı, kadın yalnızdı..
belli ki para karşılığında gönlü hoş olan adam, gönlünü hoş eden kadını yolcu etmek istememişti..
topuk sesleri duyuldu.
bu bir başka kadın.
salına salına..
yanında bir başka erkek..
kim bilir hangi barda hangi günü gün ettiler..
mahalleli ayıpladı yine,
beklendiği üzre beklenen şekilde..
pencereden bakan bir çocuk..
ki hali nicedir..
o kadının yanındaki adamın yerinde olmak için hiç bir şeyini vermezdi..
ama her şeyini vermeyi aklından geçirdi..
demek ki öyle olmuyordu..
her şey muhayyilede olup bitmiyordu.
ve bu adam ve topuklu ayakkabılı kadın, bir erkek yurdunun önünden geçtiler.
erkek yurdunda görevli temizlikçi kadın, görevlisi olduğu erkek yurdunun önünü temizliyordu..
bütün bunlar bir cumartesi gecesi
gecenin bilmem kaçında
beşiktaş sokaklarında,
bütün bunlar neredeyse aynı anda oldu..
bir anda..
tesadüf o ya, nigel kennedy-fallen forest çalıyordu,
üç kadın,
üçten bi hayli fazla erkek,
gecenin bilmem kaçında..
beşiktaş sokaklarında..